Heykel sanatçısı H.Neşe Koçak, çalışmalarında yaşanmışlığı olan her türlü malzemeyi kullanmayı seviyor. Eskinin ruhu olduğuna inanıyor. Ve bu ruhu resme, seramiğe heykele; eski malzemeler kullanarak aksettirmeyi hedefliyor.Bu düşünceden yola çıkarak gerçekleştirdiği çalışmalarında, yanmış fırın kürekleri, kapı ve dolap kapakları gibi ahşap malzemeler, paslanmış kapı kulpları, anahtarlar, kilitler gibi metal malzemeler kullanmayı tercih ediyor.
Sanatçı, “İzler” isimli heykel-seramik sergisinde, yuvarlak ve dikdörtgen formlardan oluşan heykel çalışmalarını porselen döküm çamuru kullanarak gerçekleştirmiş. 1260 derecede fırınlanmış eserler, sırsız bırakılarak, porselenin doğal rengi kırık beyaz muhafaza edilmiş. Bu sayede, varlığı temsil eden objelerle, hayatın gerçekliği ve doğallık arasındaki bağa vurgu yapılmış.
Sanatçı, ana malzeme olan porselenle birlikte, kullanım ömrünü doldurmuş, eskimiş yıpranmış, metal malzemeleri de heykel çalışmalarının parçası haline getirmiş. Ağırlıklı olarak çatal kaşıklara yer vermiş. Metal objeler, eğilip bükülerek, işlevselliğinden kurtularak, adeta bir kimliğe bürünmüş. Kadını ve erkeği sembolize eden kimlikler bunlar. Bazı çalışmalarda, yuvarlak ve dikdörtgen formları delip geçen ya da sadece temas eden metaller, bazı çalışamalarda kaideye saplanmış.
Çalışmalarda, yuvarlak formlar varoluşu temsil ederken kendi içinde ebedi dönüşe, sarsılmaz merkezle sonsuz arasındaki hep aynı mesafeye vurgu yapar.Metal malzemeler ise, bir ucuyla, hayata tutunan, küçük bir dokunuşla değip geçen, iz bırakan insanları simgeler.
Bu serginin anlamı bir cümlede özetlenecek olursa;
Varoluş, varoluşun gereği olan dokunuş ve dokunuşun bıraktığı izler.